YOZGAT İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Yozgat Deyişleri

-A-a

Aalen: Dur, eğlen, bekle  
Aaleşme: İkamet etme, oturma
Aan: İneğin ilk sütünden yapılan bir yiyecek
Aba: Abla, çoban paltosu
Abdeshane: Tuvalet
Abısı Güzel: Ablası güzel anlamında, şaka sözü
Abısından Öğütlü: Tecrübeli, işi iyi bilen kişi
Abos: Cahil, aptal
Abrıl Beşi: Nisan ayının beşi
Acer: Taze
Açıkörten: Ucuza alınan kadın giysisi
Adeli: Kendini beğenmiş, burnu havada
Adozel: Adı güzel (özel isim)
Afat: Yağmur, sel, rüzgar gibi tabii felaket
Afili: Oynak, havalı
Ağar: Eğer
Ağartı: Süt, yoğurt, ayran gibi yiyecekler
Ağıl: Koyunun girdiği yer ( koyun ahırı )
Ağırmak: Gün aydınlanması, sabah olması
Ağız Birlemek: Anlaşarak aynı şeyleri konuşmak
Ağlen: Eğlen, dur, bekle
Ağleşme: Eğleşme
Ağnanmak: Eşeğin yere yatıp yuvarlanması
Ağrıklı: Hastalıklı
Ağrice: Hıdırellez
Ağzı Kalavlı: Havalı, yüksekten atan
Ağzı Kızıl: Toy, ham, kuşların yeni çıkmış yavrusu
Ağzını Bellemek: Bir daha yapmamaya karar vermek
Aha: Bu, şu, o
Ahır Sekisi: Hayvan ahırında tahtadan yapılan seki
Ahraz: Dilsiz, konuşamayan, konuşma özürlü
Ahretlik: Ahiret kardeşliği
Aklerik: Aklı eren kimse
Aklı Çavdarlı: Yarı kaçık
Al: Kırmızı, hile
Al Ha: Nasıl şey, hayret uyandıran ünlem
Alaca Düşmek: Üzümlerin yetmeye yüz tutması
Alaca karanlık: Akşam olmaya başlaması
Alaçık: Haymalık, bostan çadırı
Alağaz: Geveze, boş konuşan, dengesiz konuşan
Alasevi: Alası az olan
Alaş: Ala köpek
Alayı: Hepsi
Alaz: Hafif yanan ateş
Albastı: Yeni doğum yapana uğradı sanılan cin
Ale: Dur ( ale inecek var)
Âlemek: Durdurmak
Alengirli: Gösterişli, tuhaf, acayip, karışık
Algın: Yel çarpması
Alkarısı: Lohusa kadına hastalık getirdiği varsayılan
Allasen: Allah'ını seversen
Alma: Elma
Anaç: Anaç, olgun anlamına da gelir
Anadan Üryan: Çıplak
Anadut: Üç parmaklı tarım aleti
Anayın babayın aşını içiyim: Bu kadar da olmaz, yok daha neler
Andavallı: Aptal, geri zekalı
Angut: Aptallığın simgesi, ördek cinsi bir kuş
Anırma: Eşek sesi
Anşa: Ayşe
Apırcın Oldu: Şaşırdı, heyecan bastı
Apış: Bacak arası, kasık bölgesi
Areklenmek: Hayvanların sinekten kurtulma çabası
Arık: Zayıf, çelimsiz
Arkaç: Koyun sürüsünün yattığı yer
Arşın: Eski uzunluk ölçüsü
Asbab: Elbise, iç çamaşırı
Asik Etek: Avrat, hanım, eş anlamında
Asikli: Eksik etek
Aş: Yemek
Aşam: Akşam
Aşık Atmak: Boy ölçüşmek, kıyaslamak
Aşkarsız: Kötü görünüşlü, tipi bozuk
Avara: Boş, işsiz
Avgın: Suyun aktığı kanal, ark
Avuçlamak: Elle kavramak
Avur Zuvur: Meyve artıkları
Avurt: Ağzın yan boşlukları ( avurdunu şişirme )
Avurtlamak: Ağız dolusu, kabaca yemek
Ayağına Tez: İşi çabuk yapan, becerikli kimse
Ayak Yolu: Tuvalet, hela
Ayarsız: Dengesiz adam
Ayı: Topaç
Azap: Erkek hizmetkar
Azba: Çuval ağzı bağlanan ip
Azık: Yolcu yemeği
Azıtmak: Yolunu şaşırmak, yanlış yere yöneltmek

-B-


Baas: Bahis, şans oyunu
Baba çıkasıca: Sinirlenilen kişiye söylenen bir söz
Baba yiyeysice: Çocuklara kızınca söylenen söz
Babaa: Zıkkım olsun
Babal: Vebal, günah
Bacı: Abla, büyük kız kardeş
Badiye: Çorba tası
Bağrı Geçmek: Hafifçe uykuya dalmak
Bağsımet: Peksimet
Baha: Fiyat, ücret
Bakla: Fasulye
Balak: Manda yavrusu
Baldırcan: Patlıcan
Banak: Lokma, yufka ile yemekte yapılan sunak
Bannak: Parmak
Baş Bıçağı: Ustura
Baş Kili: Sabun yerine kullanılan toprak
Başangı: Yaramaz çocuk
Başı Kurtulmak: Kadının sağlıklı doğum yapması
Başını Bağlamak: Nişanlamak, söz kesmek, evermek
Başını Yetirmek: Eksiğini tamamlamak
Bayaktan: Az önce, deminden
Bayır: Yokuş
Bayramcalık: Bayramlık giysileri
Bazlama: Ekşili hamurdan sacda yapılır
Becek: Köşe
Behlemek: Kapora vermek
Bekitmek: Sıkıştırmak
Bent: Su önüne kurulan basit set
Bere: Başlık
Bezek: Kilot ve şalvarda lastik takılan kısım
Bıcılgan: Ayak parmakları arasındaki yara
Bıdık: Küçük yumurta
Bıldır: Geçen yıl
Bıngıldak: Çocukların kafasındaki yumuşak kısım
Bıyıl: Bu sene
Bızakazığı: Ufak tefek, kısa boylu
Bibi: Hala
Bicik: İnek
Biçala: Bir ara
Bidane: Bir tane
Bigoşam: Bir avuç
Bilader: Erkek kardeş
Binit: Binilecek at, eşek, her türlü araba
Bir Süyem: Baş parmakla işaret parmağı arası
Bişi: Tava içi pişirilen bazlama
Biyaz: Beyaz
Bodu: Kaz
Boduç: İbrik benzeri toprak testi
Boğasamak: İnekler için boğa istemek
Boğön: Bugün
Boğür: Vücudun yarı kısmı
Bonker: Cömert
Boo: Hayret sözü
Boor: Vücudun yan tarafı
Bostan: Kavun, karpuz vb.yetişen yer
Boybürük: Siyah kadın çarşafı
Boynuzu kurtlu: Hakaret deyimi
Boyra: Baca
Boyunbağı: Boyuna bağlanan ince kumaş
Boyunduruk: Öküzün boynuna takılan aracı
Boz: Nadas yapılmamış, sürülmemiş tarla
Boz Söktürme: Zora koşmak
Bozuk atma: Deve bağırması
Böcük: Böcek
Böcük: Küçük hayvan, haşarat
Bödelek: Böbrek
Börttürmek: Bir şeyi haşlamak
Buarsak: Obur
Buba: Baba
Bucaklık: Raf
Bugatlek: Bu kadar
Buğuz: Kin, garaz
Bukağı: Atların ayaklarına vurulan bir çeşit kelepçe
Bulama: Un çorbası
Bulguru Diri: İşleri yolunda
Buluda Ürmek: Havalı olmak, kibirlenmek
Bunak: Çok yaşlı, ne dediğinden haberi olmayan
Bunelek: İri sinek
Burnundan Fitilemek: Çok kızgın
Burunsalık: Hayvanı zapt etmek için burnundan bağlanması
Buydum: Çok üşümek
Buyma: Üşüme
Buynuz: Boynuz
Bühtan: İftira
Büngüldeme: Kaynama
Bürük: Kadın baş örtüsü
Büzütmek: Hareketsiz yarı oturur halde olmak, üşümek

-C-


Cabe: Bedava kendi gelen
Cabeden: Bedavadan, beleş
Congulus: Cadoloz
Cahal: Cahil
Camış: Erkek manda
Camız: Su sığırı, manda
Canı Ağır: Aldırışsız
Canı Tez: Aceleci
Cankeş: Candan yakınlık
Capcık: Dağınık, düzensiz
Capon: Japon
Car: Çare
Cascavlak: Tüysüz, örtüsüz, soyulmuş şekilde
Cavlak: Suyun hızla aktığı yer
Cemek: Sabanı temizleme demiri
Cenderme: Jandarma
Cerahat: İrin
Cerek: İnce uzun ağaç, uzun boylular için de kullanılır
Cereme: Başkasının yerine ceza çekme
Cerge: At üzerinde hasta taşıma aracı
Ceylan: Cereyan, elektrik
Cıba: Tiftiği alınan keçi
Cıbılamak: Suda çırpınarak yüzmek
Cıbır: Kılı yeni kesilmiş keçi, züğürt
Cıcık: Merinos koyun, yeni anlamında da kullanılır
Cıfıt: Şirret, şerli, karışık
Cılga: Keçi yolu
Cılındırık: Kötü et parçası
Cılk: Bozulmuş, kokuşmuş yumurta
Cımbıldama: Oynaklık etmek
Cıncık: Misket, cam parçası, porselenden mamul eşya
Cıngar Çıkardı: Kavgaya neden oldu
Cıngıl: Üzümden küçük bir parça
Cıngırdak: Çocuk oyuncağı
Cınnaklamak: Tırmalamak
Cırcır: Fermuar
Cırnakcı: Kavga çıkarıcı
Cırtık: Eli ayağı durmayan, şımarık
Cıvıtma: İşi sulandırma
Cıvlama: Çok hızlı yanından geçme
Cibicik: İki eli birbirine vurma, alkış
Cibil: Su içindeki taze ot
Cibinnik: Sinek ve ivezden(sivri senek)  korunmak için ince tülden örtü
Cilet: Jilet
Cimcik: İki parmakla eti kıstırma
Cimcikleme: Çimdik atma
Cimcime: Zayıf, cılız
Cinarabası: Bisiklet
Cingan Gadağı: Başı geniş ve yassı çivi
Cinli: Deli
Cirmitli: Pis, dengesiz
Comba: Mandanın genç olanı
Coplan Dere: Derin dere
Coruk: İnat
Culhalık: Kilim dokunan alet
Culuk: Hindi
Culuzu Düşük: Morali bozuk
Cumburcomaat: Toplu, adamların hepsi
Cuval: Boyalı telek
Cuvara: Sigara
Cücük: Kanatlı hayvanların yavrusu, civciv
Cülük: Salatalığın çiçekten yeni çıkanı, küçük hıyar

-Ç-


Çabıt: Eski bez parçası
Çağ: Kağnının iki tarafına konan kalın ağaç
Çağlak: Çağlayarak akan şelale
Çağlık: İlkel banyo
Çağşırlı: Ayakları telekli kuş
Çakıldak: Su değirmeni taşı, koyunun yünündeki yumru
Çala Kamçı: At arabasında atları hızlı sürme, atları kamçılama
Çaldakıl Olmak: Sırnaşmak
Çalgı: Süpürge
Çalık: Çarpılmış, bir yana eğilmiş, yatmış
Çalkama: Ayran
Çalkantı: Çalkalamak fiili
Çalma: Pekmezin koyusu
Çaman: Çemen
Çamur Çiğnemek: Zorlanmak, çok uğraşmak
Çapıt: Bez parçası
Çaptan Düşmek: Eski gücünü ve kuvvetini yitirmek
Çardak: Gölgelik
Çarık: Gönden dikilen bir cins ayakkabı
Çarşı Ağası: Zabıta amiri
Çarşı Ekmeği: Somun
Çatal: Ekin destesini taşımada kullanılan araç
Çatal Kapı: İki kanatlı avlu kapısı
Çav: Hayvanların cinsel organı
Çebiş: Bir yaşındaki keçi
Çeç: Saptan ayrılan buğday yığını
Çelğe: Keçik, yaşmak
Çelpeşen: Bir açıp bir kapanan hava
Çeltek: Çoban yardımcısı çocuk
Çemeden: Ceket
Çemit: Yaş üzümün az kurumuşu
Çemkirme: Sözle karşılık verme


-D-


Dabaz: Cilt üzerinde kaşıntı veren ufak kabarcıklar
Dam: Hapishane-evin çatısı
Danapça: İri aşık kemiği
Deey daha: İşte orada
Depik: Tekme
Deşirici: Dilenci
Dibek: Ezmek için kullanılır
Dilkırma: Kibar konuşma
Dinelmek: Ayakta durma
Dingildeme: Durduğu yerde sağa sola hareket etme
Dodak: Dudak
Dolak: Atkı
Dombalak: Takla atma
Domuşma: Surat asma
Donyağ: İçyağ-çok soğuk insanlar için de kullanılır
Dölek: Doğru, düz
Dölek: Akıllı uslu durmak
Dömbelek: Darbuka
Döş: Göğüs
Döşek: Yatak
Dulda: Esintisiz, sakin, kuytu yer
Dulluk: Favori (Kulak yanında uzanan saç)
Duska: Çene
Dürtme: Elle yapılan uyarı


-E-

Efelek: Ekşi yapraklı bitki, (dolması yapılır)
Elbiz: Örümcek
Eleva: Yavaş iş yapan kimse
Ellaamki: Sanırım-Sanki
Ellaham: Herhalde

Elçim: Bir elle alınan kadar

Ellik: Eldiven
Eme: Hala
Emlik: Geç doğan kuzu
Emmi: Amca
Enik: Köpek yavrusu
Erinmek: Bir şeyi yapmak istememek, üşenmek
Essah: Doğru
Essahtan: Sahiden, gerçekten

Eşgi: Üzümün koruğundan yapılan yiyecek
Evdamı: Kiler
Evlek: Bölüm, bölümlendirme

Evmek: Acele etmek
Evrağaç: Yufka ekmeği çeviren ahşap yassı tahta
Eze: Vücut, beden

-F-

Fak: Kuşları avlamak için tuzak

Farfarı: Gelip geçici, sözleri önemsiz

Fehmetmek: Az görmek, sonradan fark etmek

Ferâmak: Dinlenmek, ferahlamak

Ferfene: Topluca yenen eğlenceli yemek
Fıkara: Fakir

Fıkboğaz: Sabırsız, acele sözlü
Fırkıt: Oyna
Fışkı: Gübre

Ficik Atmak: Kura çekme
Filik: Tiftik
Foldur: Bol geniş, genelde kıyafet için kullanılır
Fos: Boş

Fosurdak: Darp sonucu şişme

Fotul Fotul Ötmek: İçinden kızarak dışa vurmadan belirsiz konuşmak

-G-

Gaaşadı: Devrildi
Gabala: Tartı ve ölçü, götürü yolla iş yapma
Gabancalama: Her yeri tutma, yayılma
Gabara: Üzeri tümsek ufak çivi

Gağşamak: Yıkılmaya yüz tutmak

Gah: Kalk

Gaham: Akraba, hısım
Gambık: Ufak ağaç parçası
Gamgayla Kaşınma: Ekonomik sıkıntı içinde olma
Gamsa: Çekme
Ganara: Doymak bilmeyen

Garalt: Söndür

Garemetli: Zavallı, başı dertten kurtulmayan
Gardak: Kumaş üzerinde kırışıklık
Gatık: Süt ve süt ürünlerinin tümü; ekmeğe konan

Gavrınmak: Yokluk çekmek

Gavsara: Çevirme, kuşatma, sıkıştırma

Gavurga: Buğdayın saçta pişirilmesi

Gaylesiz: Vurdumduymaz
Gaynar: Çok sıcak
Gıdık: Gerdan
Gındap: Kalın keten iplik
Gınıfıstı: Karşı cinsten iki insanın gizli görüşmesi
Gırışma: Poz yapma, üstten bakma
Gırmızı: Domates
Gıvırtma: Yan çizme
Gicişme: Kaşınma

Go: Ham, olgunlaşmamış
Gobel: Erkek çocuk
Gobelek: Mantar
Gode: Gövde
Godek: Kuyruksuz veya kuyruğu kısa
Goğ: Dedikodu
Golük: Eşek
Gop: Koş
Goruk: Üzümün olgunlaşmamış hali
Gubat: Kaba
Gucele: Zorlukla
Gunnamak: Bir hayvanın doğurması
Gursak: Mide ile gırtlak arası
Guşene: Büyük tencere
Guvaa: Damat
Guvez: Vişneçürüğü rengi
Gübür: Çöp

Gücük: Şubat ayı, kısa



-H-

Habe: İki gözlü torba

Haçen: Her zaman

Haft: Su birikmiş beton havuz

Hameyli: Küçük Kur’an

Harar: Büyük çuval

Hartacık: Dişleri ile bir şeyi kuvvetlice ısırıp koparma

Hasas: Köy bekçisi

Haside: Nişasta ve pekmezle yapılan tatlı cinsi

He mi: Duydun mu, anladın mı?

Helle: Un çorbası

Hengilim Atmak: Keyifle tepinerek oynamak

Heşelek: Meyvenin yenmeyen iç kısmı

Heye: Evet

Hırpo: Küçümseme sözü

Honaza: Kurnaz

Horanta: Ev halkı

Hortuklu: Sümüklü

Hoydana: İri ve biçimsiz

Hödülenmek: Birden korkmak

Hönüt: Konuşmaz, uyumsuz

-I-  

Ibrık: Sürahi

Icık: Az

Ihtır: Yere çökert

Ilğın: İnce söğüt dalı

Ilıfıtın: Rafadan az pişmiş
Irgalamak: İlgilenmek

Irsız: Arsız, terbiyesiz

Ismarıç: Sipariş

Işmar: İşaret

-İ-

İcicik: Çok az, minnacık

İçi Dışı Çıfıt: Kötünün kötüsü

İçli: Yufkadan yapılan börek

İçlik: Yelek

İdare: Huni gibi ilkel aydınlanma aracı

İiii: Ne diyor

İkirciklenmek: Şüphelenmek

İlâğan: Leğen
İlletli: Kötü, sürekli hastalığı olan

İlistir: Kevgir
İrin: İltihap
İrişki: Sucuk içi

İşçimen: Becerikli, iş bilir

İşgillenmek: Şüphelenmek

İtağa: Yufka ekmek yaparken kullanılan bez
İyağ: Kaburga kemiği

-K-

Kadirlik Etmek: Bilmeden zarar vermek

Kafa Kekmek: Evet anlamına başını eğmek
Kaham: Hısım, akraba
Kakıç: Utandırma, yüzüne laf söyleme
Kan alma: Tuvalete gitme
Kaynak: Çay, akarsu
Kanatlı: Bahçeli evlerin dış kapısı
Karık: Bahçede ekim için oluşturulan alan

Kavurga: Kavrulmuş buğday
Kaydalamak: Zikzak çizerek kaçmak, sıvışmak
Kaygana: Yufka ekmeği tavada yumurta ile kızartmak

Kele Bacım: Aman bacım

Keleş: Yakışıklı
Kef: Bir tepenin, dağın arkası
Kemçik: Küçük, zayıf, minyon yüz.
Kenef: Tuvalet
Kepenek: Pencere kilidi
Kerç: İnat etmek, kıskandırmak
Kerkinme: Sürtünme
Kemre: Koyun ağılından çıkarılan yakacak
Kertik: Çentik
Kertmek: Çentik atmak
Kırçıl: Beyazın siyaha hâkim olduğu renk
Kırık: Bir insanın aşkı, dostu
Kırtlama: Çay içerken şekeri ısırarak tüketmek
Kirik: Sıpa
Kiritme: İnat etme
Kirtişli: Tırtıklı yüzey, inişli çıkışlı

Kişkillemek: İte saldırı için söylenen söz
Koselme: Sinme
Koşam: İki eli birleştirerek oluşturulan çukurluk
Koşma: Eski yapıların tavanında kullanılan iri ağaçlar
Kotele: Bana doğru at, fırlat
Köm: Koyun ağılı
Kömbe: Sac arasında yapılan bir çeşit çörek
Kömüş: Erkek manda
Kösnü: Köstebek
Köstavası: Sobadan ateş almaya yarayan küçük kürek
Kufür Kufür: Serin esen yel
Kumpür: Patates
Kumük: Ön dişleri çürük olan
Kuzlük: Erken doğan kuzu
Külek: Ahşap yağ kabı
Küllük: Ocak ve soba küllerinin döküldüğü yer


-L-

Lâlanmak: Konuşmayı taklit etme, yerme

Lalek: Leylek
Lalin: Nalın
Langırdak: Geveze boş konuşan

Le: Değil mi?

Ledaal mi: Öyle değil mi?

Le mi: Değil mi?
Loğtaşı: Dam toprağını sıkıştıran silindir şeklinde taş

-M-

Maarisem: Meğerse

Mac Etmek: Mahcup etmek
Malamat Etmek: Rezil etmek
Masimek: Değer vermek
Mayagolük: Dişi eşek
Mayası Cımbıldak: Gerçek kişiliğini gösterme
Mazarat: Yaramaz çocuk

Mertek: Tavan örtmekte kullanılan kısa ağaçlar
Meses: Ucu çivili sopa
Mıh: Çivi
Mılcıma: Çürüme
Milek: Kokuşmuş çamur; balçık
Mudara: İğreti


-N-

Nacak: Küçük balta

Nahas: Ne şekilde

Narpuz: Yabani nane

Navrız: Bahar çiğdemi
Nodul: Sopa ucundaki çivi

Norüyon: Ne yapıyorsun, nasılsın iyi misin?
Noorek: Ne yapalım




-O-

Oğnük: Önlük

Oklağaç: Oklava

Omaç: Yumurtalı ekmekli yağlı yemek

Onculayın: O kadar çok
Oosür: Öksür

-Ö-

Öbçelenmek: Bir şeyi fazla uzatmak

Öpçe: Şımarık
Öz: Küçük akarsu

Örkök: Soy sop, sülale

-P-

Pambık: Pamuk

Panga: Banka
Panlı: Küflü
Pantul: Pantolon
Patana: Şişman

Patır: Kekeme
Pehli: Koyunun kaburga ve beli arasındaki et parçası

Pel Pel Bakmak: Aptalca bakmak
Peşkir: Havlu

Peyke: Köşe, en derin ve gizli yer
Pırtı: Çamaşır
Pırtma: Hedefi şaşırmak
Pinnik: Kümes
Portma: Şaşırtma
Potuk: Deve yavrusu
Pöhrek: Tuğla gibi pişmiş topraktan yapılan suyolu

Pörtekel: Portakal
Pörtlek: Dışa taşan iri göz
Pürçüklü: Havuç

-S-

Saçı: Düğünlerde verilen hediye
Savak: Aptal
Sazak: Özellikle sonbahar ve ilkbahar aylarında sabahları esen ve çok üşütücü olan ve hafif bir rüzgâr
Seklem: Bir çuval dolusu
Selefeden: Bedavadan geçinen
Serpeneg: Kerpiç evlerde dam kenarları

Sındı: Makas
Sıracalı: Pis, beceriksiz

Siftime: Sıyırma, didikleme
Singisiz: Kılık kıyafete dikkat etmeyen
Soğluk: Çamlık
Sokum: Lokma

Soyka: Zararlı nesne, kötü şey
Sumsa: Yumruk

-Ş-

Şaplak: Tokat
Şemşamer: Ayçiçeği
Şergada: Belalı

Şibi: Ördek

Şikarlanmak: Nazlanmak

Şikir: Çirkin
Şor: Peynir suyu

-T-

 

Tas: Maşrapa

Talaz: Fırtına, rüzgâr
Tavatır: Çok iyi
Temcit: Sahur
Teşt: Hamur yoğrulan leğen
Tevatır: Güzel olmuş- mükemmel

Tıklamış: Çürümüş bozulmuş
Tımbırdatma: Dalga geçme
Tımbış: Kel, saçsız
Tıngır: Kül dökmeye yarayan çinko tepsi
Tıska: Zayıf, çelimsiz
Tohlu: Bir yaşında kuzu
Topak: Yuvarlak

Toplu: Pencere
Tort: Çivili köpek tasması
Töhmürüklü: Öksürüklü hasta
Tuluk: Şişman kilolu
Tuman: Pijama veya alt giysi
Tükan: Dükkân



- U – Ü -

 

Uğunmak: Nefesi kesilmek
Urba: Elbise
Urelenmek: Nazlanmak, oyalanma
Urgan: Yün halat
Urubla: Bir kiloluk tahıl ölçü birimi
Üreluun: Dünden önceki gün

-V-

 

Vasait: Araç
Vasek: Rehin
Vazırdama: Fazla konuşma
Vıh Kele: Acıma, yanma sözü
Vırrıklama: Ses çıkarma, bağırma



-Y-

Yağarnı: Sırt

Yanaz: Aksi

Yanı Böğür: Yan taraf
Yanıç: Bir tür gözleme
Yanpiri: Yan yan yürüme
Yaremlik: Şakalaşma, hoş sohbet

Yazı Yaban: Yerleşim yeri dışı
Yektiri: Topallayarak yürüme
Yelikme: Şımarma
Yelleme: Tahrip etme
Yelyepelek: Acele gelme
Yerden Yığma: Kısa boylu
Yirik: Yırtık
Yumuş: Söz tutma
Yunak: Yıkanılan yer




-Z-

 

Zağar: Küçük ve çelimsiz köpek
Zabah: Sabah
Zahar: Sanırım
Zavrak: Salatalık

Zılgıt: Tersleme, hakaret etme
Zıllıma: Birşeyden vaz geçme, oyunbozanlık
Zıngılıbaş: El ve ayaktan tutarak sırtı yere vurma
Zibil: Çok bulunan
Zortlama: Uyumsuzluk çıkarma
 

Kaynakça;

Bahri KOÇOĞLU- Mehmet KARAASLAN, Yozgatça 2001