YOZGAT İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Halk Hekimliği

Arpacık:
Köpeklerin su içtiği kaptan ( it yalağından) bir damla su, arpacık çıkan yere “Bismillah” diyerek sürülür ve üç güne kadar iyileşir.
 
Ayak ve Kol incinmesi:
Bir yeri kırılan veya incinen insanlar halk arasında “sınıkçı” denilen kişilere giderler. Sınıkçılar el yordamıyla muayene yapıp kırılan yeri sarar, incinen yere de ezilmiş kuru üzüm, çiğ et, ezilmiş soğan, karasakız ve arpa lapasını sıkıca incinen yerin üzerine sarar.
 
Bebeklerde Koyu Renk Kaş ve Kirpik İçin:
Çam ağacının çırası yakılır, eriyen sakız yeni doğan bebeğin kaş ve kirpiğine hafifçe sürülür.
 
Bebeklerde İye Değiştirme:
İki üç aylık bebekler çok fazla ağladıklarında ve bilinen herhangi bir rahatsızlığı yoksa yüzükoyun yatırılır. Sol ayağı ile sağ eli; sağ ayağı ile de sol eli sırayla birbirine yakınlaştırılıp bırakılır. Uygulama “ Eye (iye) Değiştirme” olarak bilinir.
 
Bel Soğukluğu:
Çedene su ile kaynatılır. Kaynama sonucunda üste çıkan yağ toplanır. Sabah aç karnına iki çay kaşığı hastalık geçinceye kadar hastaya içirilir.
 
Boğaz Ağrısı:
Boğaz önce elle sonra yemeni ile yukarı doğru hafif hafif çekilir. Bu egzersiz ağrı geçinceye kadar sabah akşam devam ettirilir. Karpuz kabuğu yakılır, yakılan kabuğun bir miktarı yutulur. Defne yaprağı kaynatılarak içilir. Ağrıyan yer ovulur, ısıtılmış yemeni ile sarılır.
 
Böbrek Sancısı:
Yoğurt suyu içilir. İt üzümü yenir. Yıllanmış maydanoz kökü kaynatılarak 15 gün boyunca aç karnına her sabah 1 bardak içilir.
 
Bulgurlama:
Vücuttaki kızarıklıkları gidermek için ocak kişi tuzlu bulguru ıslatır ve kızarıklıklara sürer.
 
Burç Ağrısı:
Doğum yapan lohusa kadın bir süre ağrılı bir dönem geçirir. Kazankaya’da “burç ağrısı” diye bilinen ve ağrının geçmesi için yapılan, adına da “köne yatmak” denilen uygulama şöyledir: Koyunların dışkısı halburdan geçirilir, büyükçe bir sac üstünde çevrilerek iyice ısıtılır. Temiz bir beze alınır, lohusanın yatağına serilir. Loğusa kadın, ağrısı geldikçe karnına baskı uygular. Doğumdan sonra içinde kalan kirli kanlar, sıcak kön ve bu baskı sayesinde akar gider. Hatta yeni doğan bebek de bu kön üzerine yatırılır.
 
Çıban:
Karasakız eritilip biraz soğuduktan sonra çıbanın üstüne yapıştırılır. Pekmez un ile karıştırılıp helva yapılır. Meydana gelen merhem, çıbanın üstüne sürülerek üstü bir bez ile sarılır.
 
Tavaya tereyağı koyulur. Üzerine kuru soğan doğranıp beyaz sabun rendelenir. Kaşıkla ezilerek pişirilir. Sulanıp köpüren bu karışım temiz bir beze yayılır. Hafif sıcakken çıbanlı yere çok sıkmadan sarılır. Bu sargı 24 saat kalır. Ertesi gün aynı karışım yeniden hazırlanır. Karışımın etkisiyle irin toplanır kalır. 3. gün çıban kendiliğinden delinir ve iltihap akar.
Arpanın ufak bir çeşidi olan “zarek” dövülür. Un, tereyağı ve biraz suyla lapa yapılır, çıbanın üstüne sarılır.
 
Kuru soğan külün içine gömülür, iyice közlenir. İçi çıkarılır ve örneğin tırnaklarda bir çıban çıkmışsa bu közlenen soğan, o tırnağa sarılır.
 
Diş Ağrısı:
Sirke ile çıra beraber kaynatılır. Biraz soğuduktan sonda bir çaputla ağrıyan dişin köküne sürülür.
 
Dudak Çatlaması:
Bir miktar tereyağı arının peteği ile tavada eritilip sarı merhem yapılır. Çatlayan dudaklar için merhem niyetine kullanılır.
 
Göğse Süt Durması:
Emzikli kadının göğsünde bazen süt akışı olmaz. Bu durum şişlik ve şiddetli ağrıya neden olur. Konuyla ilgili Kazankaya’da yapılan bir uygulama şöyledir: Arı balından oluşan petek, tereyağı ile tavada eritilir. İçine temiz bir çaput parçası da koyularak pişirilir. Pamuk gibi yumuşak bir karışım elde edilir. Halk ağzında “muşamba” denilen bu karışım emzikli kadının hangi göğsünde süt durmuşsa (düğümlenmişse) ona sarılır. Bu uygulama romatizma ağrıları için de bacaklara uygulanabilir.
 
Göz Ağrısı:
Ağrıyan göze domates sarılır, sürme çekilir. Bu yöntemle göz ağrısı geçmez ise halk arasında ocak diye tabir edilen bir kadına tükürtülür.
 
Göz Çapağı:
Bebeklerde göz çapağı varsa anne sütüyle silinir. Erişkinlerde ise, herhangi bir süt veya zeytinyağı ile göz silinir.
 
Güvertlek Tutma:
Eskiden yeni doğan bebekler birkaç ay yaşayıp ölürmüş. Evde gerçekleşen doğumlarda bebeğin göbek kordonunu kestikleri bıçaktan bebeğe geçen mikrop, ilerleyen günlerde bebeğin ölümüne neden olurmuş. Halk arasında “güvertlek tutma” denilen bu sıkıntı verici duruma karşı kirpinin ödü (mide öz suyu) kullanılırmış. Temiz bir pamuğa kirpinin ödü alınıp bebeğin ağzına azıcık aktarılmak suretiyle gerçekleştirilen bir uygulamayla bebeğin yaşayacağına inanılırmış.
 
İncinme ve Ezikler:
Kuru soğan ezilip içine biraz tuz koyulur. Karışım temiz bir beze alınır,  ezik olan veya incinen yere 24 saatliğine sarılır. Bu uygulamanın ağrıyı kestiği düşünülür. Sabunlu suyla ovmak da tercih edilen başka bir uygulamadır.
 
İshal:
Kuşburnu meyvesi iyice ezilir. İshale tutulan kişiye aç karnına yedirilir. Bazen tebeşir ezilerek toz haline getirilip su ile içirilir.
 
Karın Ağrısı:
Pamuktan mamul bir bez gaz yağına batırılıp göbek çukuruna konur. İkinci usul de meşe kömürünün külü su ile karıştırılarak içilir.
 
Kellik:
Baş tıraş edilir. Karasakız eritilerek başa yapıştırılır. Bu iş haftada bir kere yenilenir. Bakır bir kap içine yoğurt konur. Buna biraz göztaşı ( sodyum sülfat) ilave edilerek karıştırılıp hastanın başına sürülür.
 
Kesikler:
Kesiklerde kanın durmasını sağlamak amacıyla temiz bir çaput yakılır. Çaputun külleri alınır ve kesilen yere basılır.
 
Kısırlık:
Bir kadının çocuğu olmuyorsa ilkbaharda kırda yetişen çiçekler toplanıp su ile kaynatılır. Kadın kaynamakta olan suyun buharına kendini tutar. Diğer bir yöntem ise, üç kilo manda sütü ile dalından yeni kopmuş şemşağmer ( ayçiçeği) hazırlanır. Süt kaynamaktayken ayçiçeği içine atılır. Bu sütün buharına kadın kendini tutar. Tedaviden sonra bir hafta su içilmez.
 
Akdağmadeni’nde yapılan bir uygulama da şöyledir: Kiremit kızdırılır. Üstüne biraz su damlatılır, eğer su cızlarsa gerekli sıcaklığa ulaşmış demektir. Bundan sonra kiremitin üstüne biraz sirke ve zeytinyağı dökülür. Çocuğu olmayan kadın aç karnına bu kiremitin üstünde, 1-2 saat; yani terleyene ve genzine sirke tadı gelene kadar oturtulur. Bir çaput parçası sarılır ve açılmaması için iple bağlanır. Kadının rahmi yukarı çekilerek göbeğin az aşağısından bağlanır. Bu uygulamalar genellikle, tecrübe sahibi yaşlı kişiler tarafından yapılmaktadır.
 
Kulak Ağrısı:
Eritilmiş tavşan yağı hastanın ağrıyan kulağına damlatılır. İlk çocuğu kız olan bir kadının göğsünden süt alınarak hastanın kulağına damlatılır. Az miktarda katran, toz biber, zeytinyağı ve gliserin karıştırılarak ağrıyan kulağa damlatılır. Bir başka uygulama da şöyledir: Çam ağaçlarından oluşan siyah renkli katran, tereyağı ile pişirilir. Biraz ılıyınca yıkanmış temiz bir yün veya pamuk bu karışıma batırılır. Kulağın kepçesine konulur. Ağrıyı kestiği söylenir.
 
Kurşun Dökme:
Göz değme, nazara gelme gibi inançlarda kem gözlerden sakınmak için kurşun döktürülür.
 
Kutnu:
Çocuğun el ve yüzündeki yaralar için yedi çeşit ipek kumaştan parça toplanır. Tereyağla yakılır. Ocak kişi tükürür ve çocuğun yaralarına sürülür. 
 
Mayasıl:
Dağlardan bir köstebek yakalanarak öldürülür. Eti pişirilerek hastaya yedirilir.
 
Nefes Darlığı:
Bıldırcın yumurtası 40 gün boyunca her sabah 1’er tane olmak üzere aç karnına içilir. Ezilmiş sarımsak, tereyağı ve sütle karıştırılarak yenir. Yavşan otu kaynatılarak suyu hastaya içirilir.
Öksürük:
Ayva kabuğu veya kuşburnu kaynatılarak suyu içilir. İncir ve karabiber karıştırılarak üç gün boyunca sabah akşam birer çorba kaşığı yenilir. Sulandırılmış bal üç gün boyunca sabah akşam birer çorba kaşığı yedirilir. 
 
Prostat Büyümesi:
Arpa, kereviz, nohut ayrı ayrı kaynatılarak suyu içilir.
 
Romatizma:
Salça ile acı biber iyice kaynatılır. Macun haline getirilir. Bu macun ağrıyan yerlere sürülür. Bu iş birkaç kez tekrar edilir. Ağrıyan yere dilimlenmiş elma sarılır. Haşlanmış ısırgan otu yağ ve yumurta ile kaynatılarak yenir. Ağrıyan yerlere sülük yapıştırılıp kirli kanın emilerek ağrıların giderilmesi yoluna gidilir. Kirli yün ağrıyan yere sarılır.
 
Saç Dökülmesi:
Kuru söğüt ağacının kabuğu kaynatılır, saça sürülür. Sirke ile yıkanmış saça dövülmüş sarımsak ovularak yedirilir. Fındık veya badem yağı banyo öncesi saça sürülür.
 
Sarılık:
Hastanın alnından kan alınır (çintme). Bu yöntem birkaç kez yenilenir. Sarılık ocağı olan bir kişinin evinde banyo yaptırılır. Buna halk arasında “ sarılık suyuna çimdirme” denir.
 
Sırt ve Bel Ağrısı:
Boyun, sırt ve belde oluşan ağrıların tedavisinde “şişe çekme” uygulanır. Hasta yüz üstü yatırılarak sırtı açılır. Bir şiş üzerine dolanan pamuk ispirtoya batırılır. Bu pamuk yakılarak çay bardağı içine sokulup birkaç saniye bekletildikten sonra hastanın sırtına yapıştırılır. Hastanın sırtını adeta emen bardak yel ve sızıyı almış olur. Aynı işlem havan ile yapılırsa buna “havan çekme” denir.
 
Kiremit ezilir ve elenir. İçine yumurtanın beyazı, hiç kullanılmamış beyaz sabun rendelenir. Temiz bir beze alınır ve bele sarılır.
 
Sıtma:
Çakır dikeninin mor çiçeği iyice kaynatılır. Sıtma nöbeti gelen hastaya iki bardak bu sudan içirilir. Bazen sıtmalı hastanın sırtına bez sarılır. Önce bezin üzerine karasakız eritilir. Sonra da sıcak olarak hastanın beline yapıştırılır. Sonuç alıncaya kadar devam edilir.
 
Siğil:
Deniz veya ırmağın kıyısına arpa gömülür. Dal kırma denilen başka bir uygulama da şöyledir: Yakınlarda bulunan evliya veya bir büyüğün üstüne okunur, dua edilir. Mezarı yakınından eldeki siğil adedince dal kırılır. Yan yana bırakılır. Dallar kurudukça siğiller de yok olur.
 
Solucan Düşürme:
Pancar kaynatılıp suyu aç karnına içilir. Ayrıca bir kilo kavrulmuş kabak çekirdeği ile iki kilo süt alınır. Kabuklardan ayrılmış kabak çekirdeği aç karnına yenir. Üzerine süt içilir. Bu yönteme göre hasta parazitten kurtulur.
 
Şiş ve Ağrılar:
Sülük, ağrı olan yerlere bırakılır, bu sülükler ağrı ve şişe neden olan kirli kanı emer. Bazı yerlerde sülük “kara doktor” diye bilinir.
Temre:
Türbeye gidilir, buradan kırılan veya kesilen bir ağaç dalı temreli bölgeye sürülerek dualar edilir, dal türbenin civarına bırakılır. Böylece hastalığın iyileşeceğine inanılır. Başka bir uygulama da şöyledir: Ocak olduğu bilinen kişi 3 İhlas 1 Fatiha ile temrenin üstüne okur. Termeler mürekkep kalemle çizilir ve üstü birkaç gün yıkanmaz. Zamanla temre yok olur.
 
Üşütme:
Hava akımında kalarak üşüten bir kişiyi tedavi etmek için hastanın sırtına bir pamukla önce dikey sonra yatay çizgiler halinde tentürdiyot sürülüp daha sonra hastanın sırtı zeytinyağı ile yağlanır. Yağın iç çamaşırlara bulaşmaması için sırta büyükçe bir gazete yapıştırılır. Hasta yatacağı zaman demli bir bardak çayın içine toz biber karıştırılarak içirilir. Bu tedavi üç gün yenilenir.
 
Verem:
Yenibahar, kimyon, kırmızıbiber, havlican, bozkök, leblebi ile iyice dövülür. Hap haline getirilir. Hastaya aç karnına iki tanesi su ile yutturulur.
 
Yaralar:
Çam ağacından temin edilen çıra ocakta yakılır, eriyen sakızı bir tavaya damlatılır. İçine biraz tereyağı eklenir ve ısıtılır. “Kara pehlivan” denilen bu karışım yaralara merhem niyetine sürülür.
 
Zatürre:
Mersin yaprağı kaynatılarak suyu balla karıştırılır ve yenir. Ayva suyu ile şam fıstığı yenir. Sütle badem yenir. Hamur yoğrularak göğse ve sırta sarılır, birkaç gün bekletilir. Göğse ve sırta bardak vurulur.
 
Kaynak Kişiler:
Yozgat, Akdağmadeni, Ayşe YÜCEL,80. Civan ÖZEN, 73.
Yozgat, Aydıncık İlçesi, Kazankaya, Sultan ERDOĞAN, 63.
Yozgat, Merkez, Osmanpaşa Köyü, Sibel DUYGU, 30.